İstanbul’un işgalinin şedit günleri…
Teşkilat-ı Mahsusa’nın namlı silahşorlarının nagantlarına küstüğü vakitler de demek mümkün.
Zabitlerin kılıçları yasaklı! Kabzaları ceplere mahpus!
Vazife artık Teşkilat-ı Mahsusa’nın genç zabitlerinde.
Kuvay-ı Milliye’nin harı Anadolu’yu tutuşturuyor. Ancak, silah, mühimmat eksik. İstanbul’da
ordunun depolarında olanlar da İngilizlerin muhasarası altında.
Vazife artık Teşkilat-ı Mahsusacılarda!
Teşkilatın gizlileri boş durmuyorlar. Ha bire silah depoları hallaç pamuğu gibi atılıyor.
Anadolu’ya kağnılarla ulaştırılıyor cephane ve silah.
Haliyle silah ve cephane kadar haberleşmek yani iletişim de önemli.
İşte burada teşkilatın ki o vakitler meşhur Alman istihbaratçı Moltke’den esinlenerek,
kendilerine bu adı veriyorlar. Moltke gurubu adıyla çalışıyorlar.
Telsiz Teğmen İhsan bey (Soley)illaki telsizleri Anadolu’ya ulaştırmak istiyor. Emir büyük
yerden! Ancak Selimiye Kışlası İngilizlerin karargahı olmuş. Üstüne üstlük İngiliz komutan da
Sultan Selim’in makam odasında icra-i saltanat eyliyor. Telsizler de kışlada muhafaza altında
tutuluyor.
İstihbarat akıl işi. Malum akıl oyunu.
Anlayacağınız kafayı çalıştırıyor Teğmen İhsan ve veba salgını başladığı söylentisini çıkarıyor.
Çıkarmakla da kalmıyor, Türk doktora bir erin vebaya yakalandığına ilişkin sahte rapor bile
düzenletiyor…
Veba salgını söylentisi İngilizleri kışladan kaçırtıyor ve telsizler sahipsiz kalıyor.
Sonrasında yaşadıklarını İhsan bey şöyle anlatıyor:
“Veba söylentisi üzerine İngilizler kışlayı boşaltmaya başladılar. Nihayet telsiz deposunun
malzemesi takriben 25 küçük sandıkla , 20 büyük sandığa yerleşti. Küçük sandıklar 2, büyük
sandıklar 4-5 kişinin taşıyacakları ağırlıktaydı. Sandıkların Kavak iskelesine taşınması için
sıhhiye arabası aldım.Hepsini Karedeniz yolu ile Kuvay-ı Milliye’ye ulaştırdım.”
-Meraklısına not:
İhsan Soley- Teşkilat-ı Mahsusa’dan Kuvay-ı Milliye’ye – Kahraman Bir Türk Subayının Hatıraları
