Mehmet Aslan yazdı
Gazeteistasyon-Sedat Peker’in 43 dakikalık ilk videosundan sonra 46 dakikalık ikinci videosu da yayınlandı. İlk videonun merkezinde “Omerta” vardı; yani suskunluk yasası. Diğer bir ifadeyle sadakat... Mealen “sadakat” ve “suskunluk” masaya yatırıldı demeye getiriyordu. İkinci videoda kitaplar ve diğer simgeler üzerinden verdiği mesajların yakalanmasından memnuniyet duyduğu anlaşılıyor. Yarattığı etkiden dolayı, ikinci videoda simgelerin dozunu artırmış: Bir anlamda, göbeğinde yer aldığını dünyanın dilini kullanıyor. Bu kısa girişten sonra, iddialı bir cümleyle şunu söyleyebilirim: Sedat Peker’in kaleminin kırıldığı anlaşılıyor.
Ve kendisi herkesten daha fazla bu durumun farkında. Süreci tersine çevirmek için hamlesini yaptı ve “Omerta” dedi; ancak şu ana kadar söyledikleriyle ne sadakati, ne de suskunluğu henüz tam olarak bozmadı. Elindeki en önemli kozunu harcamamak için özenli davranıyor. Bildiklerinin tamamını veya önemli bir kısmını ifşa ettiğinde savunmasız kalacağını biliyor.Şimdi gelelim ikinci videodaki simgelere
“Sürgündeki Sosyalist TROÇKİ”
Bu videoda da masa üstünde iki kitap var. Birincisi Troçki hakkında biyografik bir eserin 3’üncü ve son cildi. Troçki biyografisi 3 ciltten oluşuyor. Birinci cilt; “Silahlı Sosyalist TROÇKİ”, ikinci cilt; “Silahsız Sosyalist TROÇKİ”, üçüncü cilt ise; “Sürgündeki Sosyalist TROÇKİ”
TROÇKİ kitabının masaya konulmasının bana göre birinci nedeni “suikast” meselesine dikkat çekmek. Çünkü üçüncü cildin ana teması Troçki’nin sürgün yılları ve yurt dışında (Meksika) kendisiyle röportaj yapmaya giden ve aslında Sovyet ajanı bir kişi tarafından öldürülmesidir. Peker bu kitapla, kendisine yönelik suikast girişimi olabileceğini ve suikaste uğramak pahasına yoluna devam edeceğini duyuruyor. Bu kitaptan murad edilen ikinci amaç (ki bence çok daha önemli) “sol sempatiye” duyulan ihtiyacı anlatmasıdır.
'Herkesin malumu'
Bu “sol sempati” kısmını biraz daha açmakta fayda var. Sedat Peker’in “derin devlet” denen zımbırtının tetikçisi olduğu herkesin malumu. Bir dönem barış akademisyenleri için, oluk oluk kanlarını akıtacağız, kanlarıyla duş alacağız diyen biri şimdi sol sempatiye mecbur kalmış durumda. Bu amacına da çok stratejik olarak, tetikçisi olduğu yapıdan edindiği tecrübelerle, bilinçaltına gönderdiği mesajlarla ulaşmaya çalışıyor.
Aslında Sedat Peker yine adını koymadan sol cenahla stratejik bir ortaklık kurmaya çalışıyor. Bu ortaklık için de “düşmanımın düşmanı dostumdur” demeye getirerek, geçici ve taktiksel bir dostluğu hedefliyor. Sol cenahla adı konulmayan ittifak için masadaki bir numaralı ismin Mehmet Ağar olduğu açık ve doğrusunu isterseniz bu isme karşı adı konulmayan bir ittifak davetine katılmamak da mümkün değil. Sedat Peker’in sol kesim için Mehmet Ağar’dan farklı olmaması; bir anlamda “al birine vur ötekine” denilebilecek değersiz isimlerden olduğu aşikar. Tabi ki Peker de bunu biliyor. Darda olan birinin çaresizliğiyle, oluk oluk kanlarını akıtmaktan söz ettiği bu kesime doğrudan seslenemiyor. Doğrudan seslenerek, hem kendi cenahında zemin kaybedeceğini, hem de “sol” kesim tarafından dikkate alınmayacağını biliyor. O nedenle çok ciddi bir strateji uygulayarak semboller ve mesajlar üzerinden gidiyor.
'Zülfikar” kolyesi'
“Sol sempati” konusundaki ilk stratejik hamlesini, ikinci videonun hemen ilk dakikalarında, boynundaki “Zülfikar” kolyesinin özellikle görünmesini sağlayarak yapıyor. Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’ye hediye edilen, bir ucu doğruluğu, bir ucu adaleti temsil eden Zülfikar ile özellikle Alevi kesime selam gönderiyor.
'Seyit Rıza olayı'
Sol sempati ve Alevi kesime selam konusunda asla hakketmediği bir güzellemeden söz ediyor: Seyit Rıza olayı… Hakikatten de bu olay zulüm tarihinde bir yiğitlik güzellemesidir. Sempati yakalama stratejisi de bir yere kadar. Seyid Rıza’nın adının, karanlık işlerin tetikçisi tarafından anılması ve bir anlamda kendisiyle ilişkilendirmesi hakikatten hadsizliktir ve onun hatırasına saygısızlıktır. Seyit Rıza’nın sözleri kayıtsız şartsız bir manifestodur. Bin tane kitap yazsanızda bu saflığa ulaşamazsınız; çünkü bu sözler, gözleri önünde asılan oğlunun acısı ateş gibi yüreğindeyken ve idam sehpasındayken söylemiştir. Seyit Rıza’nın kendi sehpasına tekmeyi savurmadan söylediği; “Ben size boyun eğmedim, bu da size ders olsun” sözü, dün olduğu gibi bugün de Peker gibi, Ağar gibi cümle kişiliksiz tetikçiye, arsıza, uğursuza söylenmiştir. Sol kesime yönelik dolaylı mesajlardan istenilen sonucu alabilir mi?
50 bini aşan Twit
Bu yazıyı yazdığım sıralarda Twitter’da “Sedat Peker” başlığıyla 50 bini aşan tweet paylaşılmıştı. Yazılanların içeriklerinde, Mehmet Ağar ve oğluna yönelik tepkiler ile öldürüldüğü söylenen Yeldana Kaharman’a ilişkin paylaşımlar çoğunluktaydı. Bu tweetler arasında doğrudan Sedat Peker’i hedef alanların sayısı çok azdı. Sosyal medya paylaşımları, Sedat Peker’in sol sempati konusunda nispeten amacına ulaştığını gösteriyor. Gelelim diğer kitap üzerinden verilen mesajlara
'Makyavelli’nin 'Prens' isimli kitabı'
Kitabın adı “İktidar” ve özellikle AKP cenahının elitleri tarafından kıymet görüyor… Reis’in yönetim el kitabı olarak nitelendirenler de var. Kitabı biliyorum ama okumadım ve biraz önyargıyla yaklaştım. Nedeni de, aslından Makyavelli’nin “Prens” isimli kitabının günümüze uyarlanmış ve biraz da basite indirgenmiş hali olması. Son zamanlarda sıkça kullanılan “kotarma” sözcüğünü hakkeden bir kitap. Makyavelli yaşasaydı belki de “intihal” iddiasında bulunacağı bir kitap olurdu.
İktidar kitabı, daha baştan bir başucu kitabı olmayı hedeflediği için tane tane yazılmış. Anlaşılması ve okunması kolay; yönetim stratejisini madde madde sıraladığı için pratik bir tarafı da var. Sedat Peker, Reis’in yönetme anlayışını ifade eden bu kitap ile doğrudan Erdoğan’a mesaj gönderiyor. Daha açıkçası masaya konan kitabın tek muhattabı Erdoğan. Nasıl bir muhattablık derseniz, Robert Greene ve Joost Elffers tarafından yazılan kitabın 48 maddelik yönetme stratejilerinden bazılarını özetle paylaşmak isterim;
-Lideriniz olan kişiyi asla gölgede bırakmayın
-Arkadaşlarınıza fazla güvenmeyin ve düşmanınızı kullanmayı öğrenin
-Niyetinizi ve amacınızı gizli tutun
-Her zaman gerekenden daha azını söyleyin
-İşi başkalarına yaptırın, övgüleri ise siz toplayın
-İnsanların size gelmeleri için gerekirse yem kullanın
-Eylemlerinizle kazanın, fikirlerinizle değil
-İnsanları kendinize bağımlı kılmayı öğrenin
-Yardım istediğinizde insanların çıkarlarına hitap edin, merhamet ya da
minnettarlıklarına değil
-Bir dost gibi görünün, casus gibi çalışın
-Düşmanınızı tamamen ezin
-Saygı ve şerefinizi artırmak için yokluğunuzu kullanın
-Kiminle dans ettiğinizi bilin; yanlış ayağa basmayın
-Teslim olma taktiğini kullanın, zayıflığı güce dönüştürün
-Kendi takipçilerinizi yaratmak için insanların inanma ihtiyacını kullanın
-Seçenekleri kontrol altında tutun: diğerlerinin sizin dağıttığınız kartlarla
oynamalarını sağlayın
-Kral muamelesi görmek için krallar gibi davranın
-Zamanlama sanatında uzmanlaşın
-Balık yakalamak için suyu karıştırın hatta bulandırın
-Koyunlar dağıtmaya çalışmayın, çobanı vurun
.
-Değişimin gerekli olduğunu öğütleyin ama ani ve büyük değişimlerden kaçının
-Şekilsizliğe bürünün; tahmin edilemez olun
Yönetme ilkeleri, kitapta yer aldığı gibi sıralandı. Ki bu ilkelere bağtığınızda aslında Erdoğan’ın bazı davranışlarının dayanağını görmeniz de mümkün. Sedat Peker burada, doğrudan Erdoğan’a hitap ederek, beni bu yönetme stratejisinin bir parçasına, kullanışlı bir araca dönüştür demeye getiriyor. Ve tabi ki el altından bilinen bir bilgiyi bizimle paylaşıyor. O el altı bilgisi de, Erdoğan’ın tamamen kullanışlılık ve fayda eksenli bi yönetme tarzına sahip olduğu…
'Türkeş fotoğrafı paylaşılmıştı'
Birinci videoda MHP ve özellikle Alpaslan Türkeş önderliğine bağlı olduğunu göstermek için arka plandaki televizyonda Türkeş fotoğrafı paylaşılmıştı. Bu defa da arka planda Atatürk fotoğrafı paylaşılıyor. Masanın üzerindeki 3 zarf henüz duruyor; mealen sahiplerine henüz iletilmediğini anlatmaya çalışıyor. Anlatımlarından bu 3 zarfın kimleri temsil ettiğini biliyoruz: Mehmet Ağar, Alaattin Çakıcı ve Serhat Albayrak (Pelikan). İlk videoda masanın üzerinde duran beyaz sabunun bu kez masada olmadığı görülüyor. Muhtemelen şık olmayan bir anlatım olduğu için bu konuda uyarılmış olabilir. Bu tarz değişiklikler arka planda “danışman” veya “akıl hocası” bir ekip olduğunu gösteriyor. Ayrıca hakkını da teslim etmek lazım, yıllarca devletin ezberini öğrenmesinden kaynaklı, boş olmadığı da anlaşılıyor. Şimdi de iddialara bir göz atalım.
Sedat Peker’in kaleminin kırıldığını en başta yazdım. Bu sürecin tersine dönmesi kolay değil. İddialara gelince; büyük ihtimalle doğru olduğu söylenebilir. İkinci videoda 2 büyük iddia var. Birincisi Kolombiya Limanında, İzmir’e gönderilmek üzere yola çıkmadan baskın yapılan gemide yakalanan 4 ton 900 kg kokainin Mehmet Ağar’la ilişkili olduğu iddiası. İkincisi ise Mehmet Ağar’ın oğlunun tecavüz ettiği Yeldana Kaharman isimli kadının bu durum hakkında şikayetçi olmasından sonra evinde ölü bulunması…
Her iki iddia da Mehmet Ağar cenahında gözle görünür bir reaksiyona yol açtı. Acelece ve acemice yapılan açıklamalarla suç adresi olduklarını ifşa ettiler. Mehmet Ağar’ın oğlu (ki adının bir önemi yok), TBMM amblemiyle acilen bir “Kamuoyunun dikkatine” diyerek twitter’da resmi açıklama paylaşıyor. Devletin gölgesinde her türlü kirliliği yapmaya alışmış bu insanlar, kendi şahıslarına yönelik suçlamaya cevap verirken bile TBMM ambleminin gölgesine sığınıyorlar. Ama ilahi adalet denilen cinsten fena bir dil sürçmesi yaşanıyor. “Şaibe yaratarak, ima yoluyla beni suçlamaya çalıştığı adı geçen gazeteciyi tanımam” dediği açıklamanın devam cümlesinde; “Konu adli makamlarca soruşturulmuş ve hukuki süreç tamamlanmıştır' diyor.
'Fena bir gol atmış oldu'
Hakikaten de ilahi adalet. Sözde tanımadığı ve adını bilmediği şahsın soruşturma sürecini bildiği ve hatta hukuki sürecin tamamlandığı konusunda bilgisi olduğu anlaşılıyor. Tanımıyorsanız neden bu kadar yakın takibe aldınız? Görünen o ki Sedat Peker, Yeldana Kaharman konusunda Mehmet Ağar’a fena bir gol atmış oldu. Kokain konusundan bir sonuç çıkmayacağı malum. Zaten Kolombiya limanındayken yakalanmış ve el konulmuş. Hukuki açıdan bakıldığında cezayı gerektirecek ölçüde suçun bütün unsurları oluşmamış. Ancak Yeldana Kaharman olayı başlı başına Ağar ailesini kontrol altına almaya yeter... Şu anda Mehmet Ağar’ı ve oğlunu yargılayacak bir yargı yok ama siyasi açıdan bakıldığında Mehmet Ağar’ın kuyruğunun sıkıştırılması ve topal ördek olması için bütün koşullar var.
Ağar’ın oğlu TBMM amblemi gölgesinde apar topar yaptığı açıklamada Yeldana Kaharman isimli şahsı tanımadığını ifade etmişti. Ancak çağımız sosyal medya çağı. Nerede iz bıraktığınızı hiç bilemezsiniz. Mehmet Ağar’ın oğlunun sosyal medyada bıraktığı izler de derhal su yüzeyine vurmuş oldu. Mesela 2019’da tanımadığını söylediği gazetecinin ismini anarak, başsağlığı tweeti atması bumerang korelasyonuna güzel bir örnek olmuş.
'Kirliliklerin ifşa edilmesi'
Sedat Peker bu videolarının arkasını getirecek mi? Yoksa esas amaçladığı şey olan, kendisini ve ailesini güvence altına aldıktan sonra geri mi çekilecek bilmiyorum. Bunu zaman gösterecek. Ancak yaptığı şeyin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir yere kadar kirliliklerin ifşa edilmesi Türkiye açısından bir şans olabilir ama bu ifşanın da çok kontrollü gittiğini biliyorum. Mesela bu iş 90’lı yıllardaki Kürt işadamlarının infazına inmeyecektir. Mehmet Ağar’ın merkezinde olduğu siyasal infazlara, gözaltında kayıplara inmeyecektir; ancak açılmasa bile, kapı aralanacaktır.
Son olarak önümüzdeki videodan bahsetmek istiyorum. Üçüncü videonun geleceği anlaşılıyor, ki bu videoda sahnedeki aktörleri de göreceğiz. Bu aktörlerden birinin Korkut Eken olacağı anlaşılıyor. Sedat Peker şimdilik süreci ince ince işliyor. Dediğim gibi arka planda stratejiye yön verenlerin olduğu anlaşılıyor. Bu kısmı lütfen aklınızda tutun: Sedat Peker’in videosunda, sanki ani bir öfkeyle ve konuşmanın akışı içerisinde söylenmiş gibi bazı konuşmalar var. Mesela “Yahu bunlar benim hakkımda eşcinsel raporu yayınladılar. Ulan herkes biliyor bu sahte”. Bu cümlenin, bir ön alma cümlesi olduğu anlaşılıyor. Yani Peker bu eşcinsellik meselesinden bir karşı hamle gelme ihtimalini dikkate alıyor. Bir başka detay açıklama, uyuşturucu meselesiyle ilgili. Uyuşturucudan 100 dolar dahi para kazanmadım, 1 gram ticaretini bile yapmadım diyor. Ancak burada açık bir alan olduğunu dikkatle takip eden herkes görebilir. Peker, ticaretini yapmadığı şeyi, kullanmadığını söyleyemiyor. İşte burası da karşı tarafa hamle şansı veren açık bir alan.
'Peker’in en fazla çekindiği konular üzerine gidilecek'
Aynı dili bilen iki taraftan biri konuşuyor ve devam edecek; ancak Mehmet Ağar’ın oğlunun tezcanlı açıklaması haricinde karşı taraf henüz konuşmaya başlamadı. Özellikle Yeldana cinayeti sonrasında sadece Peker için değil bütün taraflar için Omerta bozulmuş oldu. Bundan sonra Mehmet Ağar ekibinin, güvendikleri gazeteciler üzerinden veya harekete geçirebilirlerse Pelikan üzerinden karşı atakları gelebilir. Görünen o ki, Peker’in en fazla çekindiği konular üzerine gidilecek. Bunlardan biri “eşcinsellik”, diğeri de uyuşturucu (özellikle kullanma boyutuyla) meselesi olacaktır.